30 Mayıs 2016 Pazartesi

Köye de kültüre de can verdiler




Bir Gürcü atasözü “İnsan insanın ilacıdır” der. Bursa’nın İnegöl İlçesi’ne bağlı Muratbey Gürcü Köyü’nün sakinleri de yıllardır atalarının nasihatini tutuyor ve her kış birbirlerine ilaç oluyorlar. Pek çoğu köyde yaşamadığı halde sırf bu birliktelik ömür boyu sürsün diye her hafta sonu köylerinde toplanıyor, Eskişehir, İstanbul, Kütahya hatta Paris demeden kilometrelerce yol kat edip bu imeceye sahip çıkıyorlar. Peki, ne mi yapıyorlar? Kültürlerini yaşatmak ve her şeye inat birliklerini devam ettirmek için, her cumartesi köyün kahvesinde toplanıp ‘Kış Sohbetleri’ adını verdikleri buluşmalar düzenliyorlar. Sonbaharda bir araya gelip tarhana, salça, erişte, turşu gibi kışlık erzaklarını birlikte hazırlıyorlar. Yine bayramlarda bir araya gelip yaptıkları baklavaları satarak köyün ihtiyaçları için bütçe sağlıyorlar. Biz de bu örnek dayanışmaya ortak olmak için oradaydık. Muratbey Köyü Muhtarı Nuri Türkyılmaz, kızı Elif Güneş, gelini Gülay Türkyılmaz ve Muratbey Köyü Gürcü Kültürü Yaşatma Derneği Başkanı Özgür Gürbüz’ün eşi Özlem Gürbüz, bu kıymetli çabayı AKŞAM Pazar için anlattı… 
HER ŞEY BİR KIVILCIMLA BAŞLADI
Gençlerin yaktığı küçük bir kıvılcımla başladı her şey. Her cumartesi 10-20 kişi bir araya gelip köyün kahvesinde toplanmaya başladılar. Daha sonra “Neden kadınlar da bu toplantılara katılmasınlar” dedik. Bir-iki buluşmadan sonra kıvılcım büyüdü ve uzun soluklu bir yolculuğa evrildi. Yaşlı-genç, kadın-erkek demeden herkes ailesiyle katılmaya başladı. Köye gelmek istemeyen gençler bu buluşmaları iple çeker oldu. Çocuklar kendilerinden yaşça büyüklerle sohbet etmeye başladı. İnegöl’ün unuttuğu köyümüzün adını duymayan kalmadı. Her hafta civar köylerden misafir ağırladık. Kadınlar birleşip Gürcü yemekleri yaptı. Silor, Phali Lobio, Malahto, Zetiyani, Cadi… Köylümüz olmayanlar dahi düzenlediğimiz etkinliklere sponsor olmak istediler. Hatta sponsor olmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Öyle ki önümüzdeki yılın listesi bile doldu. İşte şu anda 20 kişiyle başlayan bu serüven yoluna 350-400 kişiyle devam ediyor. 
HER İŞE DELİKANLILARIMIZ KOŞAR
Kadınlar sonbaharda bir araya gelip erişte, salça ve tarhana yapmaya başladı. Bayramlarda tepsi tepsi baklava yapıp sattılar. Hem Muratbey Köyü Gürcü Kültürü Yaşatma Derneği’ne destek oldular hem de ek bir gelirleri oldu. Malum köy     hayatı, zorlukları var. Şehir     hayatının sunduğu birçok kolaylığı burada bulamazsınız. Orada da sorumluluğu erkekler üstlendi. Gerektiğinde alet çantasını sırtlanıp su borularını tamir eder, tarlaları sürerler, buluşmalarımızda kadınlara hiçbir şey yaptırmazlar. Yemeklerini servis eder, çay ikramı yaparlar. Gençlerimiz etkinlik sonrası etrafı temizler, çöpleri süpürür, bulaşıkları yıkarlar. Her işe delikanlılarımız koşar. Gelen misafirler hep şaşırır.
TAVLA TURNUVASI DÜZENLEYECEĞİZ
Mayıs ayında civar köyleri davet edip tavla turnuvası gerçekleştireceğiz. Ayrıca yakında futbol turnuvalarımız başlayacak. Sırf bu yüzden şehir dışında üniversite okuyan gençlerimiz kilometrelerce yol kat edip buraya gelecekler. Düşünün üniversite hayatı yaşayan gençlerimizin bile aklı burada. Yine Ramazan ayında her cumartesi toplanıp uzun uzun masalar kurup iftar yapacağız. Ramazan’dan sonra gelenekselleşen pikniklerimiz başlayacak. 
DERNEĞİN HEDEFLERİ
l Spor sahası yapmak,
l Kullanılmayan okul binasını, kadınlar için maddi gelir kaynağına çevirmek,
l Köy ekmeğini büyükşehirde satmak,
l Üniversite kazanan gençlere burs vermek,
l Bir tarafı dere bir tarafı dağ olan köye küçük bir çay bahçesi açmak.
AMACIMIZ, GEÇMİŞ VE GELECEĞİN KUCAKLAŞMASI
Muratbey Köyü Muhtarı 
Nuri Türkyılmaz

En azından bir defa tadına bakılması gereken bir yaşam köy hayatı... İhtiyaçlarınızı karşılayacağınız bir bakkalı ya da hastalandığınızda gidebileceğiniz bir sağlık ocağı yok belki ama sahte gülücükler, sahte dostluklar da yoktur. Evet, burası bir Gürcü köyü ama kapısı herkese açıktır. Hatta her cumartesi düzenlediğimiz ‘Kış Sohbetleri’ etkinliğimize her hafta başka bir köyü misafir ederiz. Yemekler yer, sohbet eder, güler eğleniriz. Amacımız geçmiş ve gelecek aynı havayı solusun, kucaklaşsın. Kültürümüzü bizden sonraki nesiller de yaşatsın.
GÜRCÜLER HAKKINDA BİLMEDİKLERİMİZ
l Yüksek sesle konuşurlar,
l Gürcü kızları diğer Kafkas kökenli halkların ( Çerkezlerin)
kızları gibi çok güzel olur, erkekleri ise uzun boylu dalyan gibidir.
l Ailede büyüklerin sözü dinlenir ve saygı gösterilir. Ailede büyükler nine-dede veya sadece biri de olabilir. Ailedeki büyük kadın bile olsa ona danışılır ve görüşü alınır.

14 Ocak 2016 Perşembe

MURATBEY KÖYÜNÜN BAZI FOTOĞRAFLARI

KÖYÜMÜZÜN KÖPRÜSÜNDEN BİR KARE...

KÖYÜMÜZÜN ESKİ CAMİSİ...

KÖYÜMÜZÜN ŞAMPİYONLUĞU...


KÖYÜMÜZDE BİR KIŞ GÜNÜ...


GÜRCÜ ALFABESİ

Gürcü alfabesi 
(Gürcüceქართული დამწერლობა), Güney Kafkas dillerinin (GürcüceMegrelce,Svanca ve Lazca), özellikle Gürcücenin yazımında kullanılan alfabedir. 1940’larda Osetçe ve 1937-1954 arasında Abhazcanın[1] yazımında da kullanılmıştır. Gürcü alfabesi Dağıstan'da Avarlar tarafından da yüzyıllarca Avar dilini yazmak için kullanılmıştır. Avarlar Gürcü krallıkları ile Alazan vadisi yüzünden çatışmaya başlayınca Gürcü alfabesi, 16. yüzyıldan itibaren yerini Avar dili için düzenlenmiş Arap harflerinden oluşan Ajam alfabesine bıraktı.
Gürcü alfabesi, günümüzde dünyada kullanılan 14 yazı sisteminden biridir. Beşi sesli olmak üzere 33 harften oluşur. Büyük-küçük harf ayrımı olmayıp hepsi aynı şekilde yazılır.
Gürcüce'deki sesleri karşılamak üzere Latin alfabesinden geliştirilen bir yazı sistemi de kullanılmaktadır.

Alfabenin ortaya çıkışı

Gürcü tarih yazıcılığında Gürcü alfabesini geliştiren kişi olarak Kral I. Parnavaz kabul edilir. Gürcü alfabesinin geliştirildiği tarih olarak kabul edilen zaman dilimi, MÖ 4. yüzyıl ile MS 3. yüzyıl arasında değişir. Hiç kuşkusuz Gürcüce çok eski tarihlerden beri vardı; ama Gürcistan eski çağlardan beri bir kültür bölgesiydi ve değişik halkların temsilcileri bu coğrafyada kendi dillerini konuşuyor ve kendi yazı sistemlerini kullanıyorlardı.

Yazı biçimleri[değiştir | kaynağı değiştir]

Gürcü alfabesinin üç farklı biçimi vardır. Mrgvlovani (Parnavaz döneminden kalmıştır) İÖ 3. yüzyıldan, Nushuri 9. yüzyıldan, Mhedruli 11. yüzyıldan ortaya çıkmıştır.
Mrgvlovani yazı biçimine en son 11. yüzyıl metinlerinde rastlanır. Sonraki yüzyıllarda bu yazı biçimi unutulmuş değildi; ama daha çok yazı başlıklarında kullanılıyordu. Bundan dolayı da, “başlık harfleri” anlamında Asomtavruli olarak adlandırılmıştır. Nushuri alfabesi, ilk olarak 9. yüzyıldaki metinlerde görülür. Mhedruli alfabesi ise 10. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Nushuri yazısı, Mhedruli yazısıyla eşzamanlı olarak kullanıldı. Ancak zaman içinde Nushuri dinsel ve bilimsel metinlerde, Mhedruli ise, bu alanların dışında, resmi ve askeri yazışmalarda kullanıldı. Bundan dolayı da Mhedruli (askeri) adıyla anılmaya başlandı. Nushuri bugün de kilisede kullanılan bir yazı biçimidir. Gündelik ve dinsel törenlere özgü metinler bu yazı biçimiyle yazılmaktadır.
Eski Gürcüce’de 38 harf bulunuyordu. 19. yüzyılda alfabede basitleştirilmeye gidildi. Bugün Gürcü alfabesinde 5’i sesli olmak üzere 33 harf vardır. Gürcüce’de her harf bir fonemi karşılar ve Gürcü alfabesi yazıldığı gibi okunur. Bu üç Gürcü yazı biçimi, yalnızca harflerin yazılış biçimiyle birbirinden ayrılır. Bugün kullanılan yazı, kolay yazılabilir biçime uygun hale getirilmiş bir alfabedir. Mrglovani yazı biçimi görece zor yazılan harflerden oluşur; çünkü bir harfi tek bir el hareketiyle yazmak olanaklı değildir. Bir harfi yazabilmek için eli birkaç kez kaldırmak gerekir. Ama her yazı biçiminin giderek gelişmiş bir biçim olduğu söylenebilir.


İlk yazı örnekleri

Arkaik dönem bir yana bırakılırsa eski Gürcüce’yi bugün de anlamak mümkündür. Zamanın gerektirdiği gibi alfabede değişiklikler olmuş; ama dilde bir değişiklik olmamıştır. Gürcü alfabesinin eskiliğine karşın bu alfabeyle yazılmış en eski metinler İS 5. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu en eski yazılı belge, Filistin’deki Gürcü manastırında mozaikle çevrelenmiş biçimde Mrglovani alfabesiyle yazılmış dört Gürcü yazıtıdır. Bu yazıtlar, 433 yılına tarihlenmektedir. Yaklaşık bu tarihlerde Gürcüstan’da Asomtavruli yazısıyla yazılmış yazıtlar vardır. Bolnisi manastırındaki bu yazıtların tarihi 493/494 yılı olarak belirlenmiştir. 5-6. yüzyıllardan kalma başka yazıtlar da günümüze ulaşmıştır. Mtsheta’daki Cvari Kilisesi’nde yazıtlar ise 6-7. yüzyıllara aittir.


13 Ocak 2016 Çarşamba

KÖYÜMÜZÜN FUTBOL TAKIMI... MURATBEY SPOR

KÖYÜMÜZÜN FUTBOL TAKIMI...
MURATBEY SPOR

2015


MURATBEY VE HAYRİYE KÖYÜNÜN YOLLARI YAPILDI

İnegöl Belediyesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi, kırsal mahallelerde yaptığı asfalt kaplama çalışmalarına devam ediyor. Hayriye mahallesinde yapılan asfalt kaplama çalışmalarını Başkan Yardımcısı Eşref Yiğit yerinde inceledi.

HEDEF ŞEHRİN DÖRT BİR YANINI HİZMETLE İHYA ETMEK 

Kırsal mahallelere her geçen gün yeni bir hizmeti ulaştırdıklarını aktaran Başkan Yardımcısı Eşref Yiğit yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bugüne kadar kırsal mahallelerimizde köy konakları, meydan düzenlemeleri, köprü yapımları, tretuvar çalışmaları ve peyzaj çalışmaları gibi pek çok çalışma yaptık. Bu çalışmalarımızı aciliyet durumuna göre belli bir plan doğrultusunda yapmaya devam ediyoruz. Gerek ekiplerimizin tespit ettiği eksiklikler gerekse muhtarlarımızdan gelen talepler doğrultusunda İnegöl Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ekiplerince çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hedefimiz; İnegöl’ün dört bir köşesini hizmetlerimizle ihya etmektir.”


11 Ocak 2016 Pazartesi

MURATBEY KÖYÜNÜN ŞELALESİ

KÖYÜMÜZÜN ŞELALESİ.

Bursa'nın İnegöl İlçesine bağlı Muratbey köyünde bulunan şelale.

GELENEK GÜRCÜ YEMESELKLERİ
Gürcü Sarması: (Cincaradze) 'nin tarifi) Malzemesi: • 1 – 2 demet karalahana • 1 – 2 kg haşlanmış patates • 1 demet maydanoz • 3 – 4 adet taze soğan • 2 adet sivri biber • Yarım su bardağı ceviz içi • 1 su bardağı bulgur • Kırmızı pul biber • Kara biber • 2 çorba kaşığı domates salçası • Tereyağı ve tuz
Yapılışı: Kaynar suya atılan kara lahanalar az haşlanır. Patatesler de haşlanıp soyulur ve püre haline getirilir. Tereyağı veya arzuya göre zeytinyağına ince doğradığınız maydanoz, taze soğan, ve bulgur az kavrulup ateşten alınır. Pişirdiğimiz bu harç püreye eklenip, iyice yoğrulur. Bu harca kırmızı pul biber, kara biber ve tuz da eklenir. Ayrıca ceviz içi, biber, bir diş sarımsak da havanda iyice dövülür. Bu harç da püreye eklenir ve tekrar yoğrulur. Püre tamamlandıktan sonra lahanalar tek tek sarma şeklinde sarılır. Sarmalar, öncelikle dibine sapları olmak üzere tencereye üst üste dizilir. Tencerenin üzerine dökmek için ayrı bir tavada bir miktar tereyağı eritilip, salça kavrulur; sonra 1 veya 2 su bardağı ölçüsünde su eklenip biraz kaynatılır. Üzerine son olarak bu karışım dökülen sarmalar, kısık ateşte pişene kadar haşlanır. Arzuya göre sade ya da yanında yoğurtla servis yapılır.
Haçapuri: (Lamara Deida’nın tarifi) Malzemesi: • 1 Kilogram un • 1 Küçük paket yaş maya • Yarım tatlı kaşığı karbonat • 2 Yumurta • 1/4 Paket tereyağı • Su • İç malzemesi olarak kullanılmak üzere; az tuzlu, erimeyen yumuşak köy peyniri ve dış kısmına sürmek için tereyağı.
Yapılışı: Havuz şeklinde açılan unun ortasına maya, yumurta, karbonat, tereyağı ve su koyup, kulak memesi yumuşaklığından daha yumuşak bir hamur elde edilir. Yarım saat dinlendirilerek hamurun mayalanması sağlanmalıdır. Kabaran hamurdan bolca unlanmış bir zemine yumruk büyüklüğünde alınan parçalar kalınca açılır ve ortasına, çatalla ezip elimizle yoğurduğumuz peynir koyulur. Sonra hamur elimizle inceltilir. Peynirin hamurun her tarafına yayılmasına dikkat edilir. Artık hazır olan hamurumuz önceden ısıtılmış sıvı yağlı teflon tavada (veya varsa demir sac da) altlı üstlü pişirilir. Pişirilen haçapurilerin üzerindeki unlar fırçayla temizlendikten sonra, her iki tarafına bolca tereyağı sürülür ve servis yapılır. Tereyağı hem daha lezzetli, hem de daha yumuşak olmasını sağlar.

Haçapuri: (Lamara Deida’nın tarifi) Malzemesi: • 1 Kilogram un • 1 Küçük paket yaş maya • Yarım tatlı kaşığı karbonat • 2 Yumurta • 1/4 Paket tereyağı • Su • İç malzemesi olarak kullanılmak üzere; az tuzlu, erimeyen yumuşak köy peyniri ve dış kısmına sürmek için tereyağı.
Yapılışı: Havuz şeklinde açılan unun ortasına maya, yumurta, karbonat, tereyağı ve su koyup, kulak memesi yumuşaklığından daha yumuşak bir hamur elde edilir. Yarım saat dinlendirilerek hamurun mayalanması sağlanmalıdır. Kabaran hamurdan bolca unlanmış bir zemine yumruk büyüklüğünde alınan parçalar kalınca açılır ve ortasına, çatalla ezip elimizle yoğurduğumuz peynir koyulur. Sonra hamur elimizle inceltilir. Peynirin hamurun her tarafına yayılmasına dikkat edilir. Artık hazır olan hamurumuz önceden ısıtılmış sıvı yağlı teflon tavada (veya varsa demir sac da) altlı üstlü pişirilir. Pişirilen haçapurilerin üzerindeki unlar fırçayla temizlendikten sonra, her iki tarafına bolca tereyağı sürülür ve servis yapılır. Tereyağı hem daha lezzetli, hem de daha yumuşak olmasını sağlar.

Malahto: (Kişniş ve baharatlı taze fasulye) Malzemesi: • 1 veya 1,5 kg boncuk fasulye • 1 su bardağı ceviz içi • Yarım demet kindzi (taze kişniş otu) • Yarım demet şaşprami (taze ya da kuru fesleğen) • 2-3 dal yeşil pırasa yaprağı • 2-3 dal maydanoz • 2-3 adet sivri biber • Yarım bardak süt ve varsa 2 çorba kaşığı süt kreması
Yapılışı: Ayıklanan boncuk fasulyeler tencereye koyulur. Tencereye, fasulyeleri aşmayacak şekilde su eklenir ve fasulyeler haşlanır. Fasulyelerin pişmesine yakın tencereye yarım bardak süt eklenir. Fasulyeler pişerken, tahta geniş bir havana koyulan ceviz, kişniş, fesleğen, pırasa, maydanoz ve sivri biberler hep birlikte iyice dövülür. Bu malzeme harcı ne kadar iyi dövülür ve ince olursa, Malahto o kadar lezzetli olacaktır. Ocaktan alınmaya yakın pişen fasulyeye bu malzeme harcı eklenir ve bir taşım kaynatıldıktan sonra ocaktan alınır. Servise hazır olan Malahto’nun Cadi yani mısır ekmeğiyle yenmesi tavsiye edilir. Bu yemeğin özelliği hem sıcak hem de soğuk olarak yenilebilmesidir.

Lobyo Phala: (Barbunyalı Karalahana): Malzemesi: • 2 demet Karalahana • 1 su bardağı barbunya • 2 çorba kaşığı mısır unu • 1,5 çorba kaşığı tereyağı ve süt Harcı için: • 1 su bardağı ceviz içi • 1 diş sarımsak • Yarım demet kindzi (taze ya da kuru kişniş otu) • 3 adet sivri biber • 2 ya da 3 dal maydanoz • 2 ya da 3 dal şaşprami (taze ya da kuru fesleğen) Yapılışı: Karalahanalar küçük küçük doğranır. Bir tencerede kaynayan suya atılan karalahanalar bir süre haşlanır. Rengi değişen ve yumuşayan karalahanaların ilk suyu, süzülerek dökülür. Üzerine yeniden su eklenen karalahanalar, iyice yumuşayana kadar tekrar haşlanır. Ayrı tencerede, geceden suya bastırılan barbunyalar da haşlanana kadar kaynatılır. Yumuşayan barbunyalara lahanaya eklenir ve haşlanana kadar pişirilir. Lobyo Phala, kaynarken mısır unu da eklenir. Karalahananın harcı, tahta havanda hazırlanır. Ceviz, tuz, sarımsak, kindzi, şaşprami, biber ve maydanoz havanda iyice dövülür. Lobyo Phala piştikten sonra ocaktan alınmaya yakın bu harç eklenir ve fazla kaynatılmadan ocaktan alınır. Üzerine tereyağı eklenen Lobyo Phala sıcak olarak servis yapılır.

Cadi: (Mısır Ekmeği): Malzemesi: • 4 su bardağı mısır unu • 1 çorba kaşığı tuz • 4,5 su bardağı kaynar su Yapılışı: Tuz ve orta kararda kaynar su eklenen mısır unu, kaşıkla iyice yoğrulur. Kaynar su, Cadi’ye hem lezzet hem de kıvam verir. Yoğrulan hamur, az miktarda sıvı yağlı tavaya düzgün bir şekilde yerleştirilir ve altlı, üstlü olarak kızarana kadar pişirilir. Cadi’nin fırında pişirilmesi durumunda sıcaklık 200 dereceye ayarlanır. Yüksek sıcaklıktaki fırında pişirilecek Cadi daha lezzetli olur. Özellikle, yoğurt, malahto, lobyo phala, süt ve tereyağıyla pişirilen tavada yumurtayla yenmesi halinde Cadi’nin tadına doyum olmaz

MURATBEY KÖYÜNÜN TARİHÇESİ

Bicanoğlu Ailesi (Bejanidze-Becanoğlu) , Acara bölgesinin feodal kökenli Bey ailelerinden olup Acara'ya ve Batum'a çok büyük hizmetler ve imarlarda bulunan ama en önemlisi Batum ve Çakvi havalisinde yaşayan soydaşlarını Rusların baskı ve şiddetinden koruyan büyük bir ailedir. Ayrıca Batumi'de Bejanidze adına bir Müze ve Kütüphane mevcuttur.
Ailenin Soy Gelimi Olarak Bilinenler:
Tarafımızdan aile ile ilgili bilinen bilgi ve kayıtlar 1562 yıllarından itibarendir. Ailenin bugün Türkiye'de yaşayan soy gelimi 1720–30 yıllarında doğduğu tahmin edilen Ali Bey (Bİcanoğlu Ali Paşa) isimli zattan olan oğlu Hüseyin Bey ve onun oğullarından Mehmet Sefer Bey'in oğlu Abdülhamit Bey'in soyuna dayanmaktadır. Abdülhamit Bey 1855 yılında Ruslarla yapılan Kırım harbinde "Şekvetil" savaşlarında şehit düşmüştür. Osmanlı kayıtlarına "Büyük Şehit Abdülhamit" olarak geçmiştir. Hamit beyin evlatları ise bugün Bursa ve havalisinde (İnegöl-Gemlik) kurulu bulunan Hasanpaşa, Haydariye ve Murad Bey köylerinin kurucuları olan Hasan Bey, Murad Bey ve Haydar Bey’dir.
Bilinen Özgeçmişleri:
Murat Bey: 1849 Batumi doğumludur. 93 Osmanlı-Rus harbinde Gürcüstan’dan gemilerle soydaşlarını getirmiş ve padişah II Abdülhamit tarafından verilen izinle kendi adını taşıyan köyü kurmuştur. Murat Bey; Sivas Tavus, Niksar, Erbaa, Milas, Orhangazi, ve İnegöl kaymakamlıkları yaptıktan sonra görevli olarak gittiği Bağdat veya Şamdan dönerken yolda vefat etmiştir. Mezarı tam olarak bilinmemektedir. 1892 yılında Erbaa Kaymakamlığı sırasında bölgedeki eşkıya hareketlerinin önüne geçilmesindeki başarılarından, redif askerlerinin kısa sürede toplanmasında ve gümrük vergilerinin muntazam toplanması gibi hizmetlerinden dolayı Padişah tarafından İftihar madalyası ve Dördüncü rütbeden Mecidi nişanı ile ödüllendirilmiştir.
Haydar Bey: 1854 Batumi doğumludur. 93 Osmanlı-Rus harbinde Gürcüstan’dan gemilerle soydaşlarını getirmiş ve padişah II. Abdülhamit tarafından verilen izinle kendi adını taşıyan köyü kurmuştur. Haydar bey İstanbul’da Nafia Umum Müdürlüğü (İmar-İskan Genel Müdürlüğü) yapmış, Kadıköy'deki ilk Haydarpaşa mendireğinin yapımı sırasında göstermiş olduğu yüksek dirayet ve çalışmalardan ötürü padişah tarafından ve Alman imparatoru II.Wilhem tarafından takdirname ile taltif edilmiştir. Yapmış olduğu üstün hizmet ve görevlerden dolayı 1898 yılında II. Abdülhamit tarafından 1.dereceden Mecidi Nişanı ile taltif edilmiştir. Haydar beyin mezarı Fatih Cami'nde bulunan Fatih Sultan Mehmet'in türbesinin hemen yanındaki mezarlıktadır. Buraya padişahın izni ve emri ile gömülmüştür.
Hasan Paşa: 1846 tarihinde Batumi'de doğmuştur. Göstermiş olduğu hizmet ve yararlıklardan dolayı Osmanlı devleti tarafından paşalık rütbesiyle taltif edilmiştir. 93 Osmanlı-Rus harbine kardeşleri Murad ve Haydar beyler ile birlikte maiyetinde bulunan yerel kuvvetler ile katılmıştır. Gürcüstan’dan gemilerle soydaşlarını getirmiş ve padişah II Abdülhamit tarafından verilen izinle kendi adını taşıyan köyü kurmuştur. Bursa’da emir sultan camiinde gömülüdür.
Köyün Kuruluş Öyküsü:
Tarihe 93 harbi olarak geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının sonunda yapılan Ayastefanos(Yeşilköy) ve Berlin anlaşmaları ile Rusların savaşarak giremediği Batum şehri anlaşma ile Ruslara bırakılınca, Yıllarca Ruslara karşı kendi yerel kuvvetleri ile Osmanlı Orduları yanında savaşmış olan Bejanidze ailesinin(Bicanoğlu'lar) Rusların Batum'a girmesiyle ortadan kaldıracakları bilindiğinden, ailenin önde gelen ve kardeş olan üç Bey'i Hasan Paşa, Murat ve Haydar Beyler İstanbul'a göç etme kararı vermişlerdir. Hasan Paşa, Murat ve Haydar Beyler ailenin büyük bir kısmıyla birlikte kendileriyle gelmek isteyen soydaşlarını da yanlarına alarak 1880 yılında gemilerle İstanbul'a göç etmiştir. İstanbul'a varıldığında Padişah 2.Abdülhamid'in huzuruna çıkan Bey'ler, soydaşların Bursa'ya iskanı için ferman alırlar. Alınan bu izin ile birlikte Beyler başta olmak üzere soydaşlarından kurdukları birer heyetle yerleşmeleri için uygun olan alanları tespit etmek üzere günlerce - haftalarca araziler üzerinde araştırmalar yapmışlardır ve soydaşların da uygun gördüğü bugünkü yerlere yerleşmelerini temin etmişlerdir.İlk evler bu Bey'lerin imkanları ile yapılmıştır. Köyler bugün bu beylerin isimlerini taşımaktadır. Bursa-İnegöl yolu üzerinde yapılan köye Hasan Paşa'nın, yine İnegöl'de yapılan köye Murad Bey'in ve Gemlik'te yapılan köye Haydar Bey'in adları verilmiştir.
Hasanpaşa Köyü , köyün banisi olan Hasanpaşanın itibarı yüksek bir zat olduğundan ve kendiside Bursa'da yerleştiğinden ona özel bir ayrıcalıkla ovada bulunan Hasan Paşa köyünün bugünkü yeri verilmiştir. Köy, önce şimdiki köy çayırının olduğu yere kurulmuş ancak sel felaketine uğradıklarından sonra şimdiki yerine tekrar kurulmuştur.
Murat bey İnegöl’de kaymakam olduğu için köyümüz halkının yerleşmesinde herhangi bir sorun yaşanmamış bilakis Osmanlı idaresi yardımcı olmuştur.
Diğer Bilgiler:
Ailede büyüklerin sözü dinlenir ve saygı gösterilir.Ailede büyükler nine-dede veya sadece biri de olabilir. Ailedeki büyük kadın bile olsa ona danışılır ve görüşü alınır.
18 yaştan yukarı herkes Gürcüce konuşur. Çocukların çoğunluğu da konuşulanı anlayabilir. Hasanpaşa köyünde hanelerin büyüklüğü 1-12 kişi arasında değişim göstermektedir. 10-12 nüfuslu üç aile, 5-8 nüfuslu 20 aile bulunmaktadır.
Evlenme yaşı erkeklerde 25-30 yaş arası kızlarda ise 18-25 yaşları arasındadır. Ailelerde okuma-yazma oranı %98’dir. İlkokul mezunu %90, lise ve dengi okul mezunu %10’dır. 20 ve 40 yaş arasındaki nüfusun %50’si lise mezunudur.
Evlenmeler önceleri köy içinden olurken son yıllarda köy dışından gelin alma ,köy dışına kız verme çoğalmıştır.

MURATBEY KÖYÜNDE 2015 YILINDA OLAN TOPRAK KAYMASI / HEYELAN

Son bir haftadır yağan sağanak yağıştan etkilenen İnegöl'e 17. kilometre uzaklıktaki Muratbey, Bahriye ve Konurlar köylerinde önceki gün büyük bir heyelan yaşandı. Bahariye ve Konurlar köylerinin yolu heyelan sebebiyle göçtü, Muratbey köyünde ise 12 ev tahliye edildi. 

Önceki gün İnegöl'ün yüksek kesimlerinde etkili olan sağanak yağış, Bahariye köyü ile Konurlar köyü arasında heyelana sebep oldu. Heyelanın etkili olduğu köy yolu, 200 metre aşağıda bulunan sağ taraftaki Muratbey köyüne doğru kaydı. Muratbey köyünde her hangi bir faciaya karşı 12 ev boşaltıldı. 

Dün olay yerine giderek incelemelerde bulunan İnegöl Kaymakamı İsmail Aka, cumartesi günü meydana gelen heyelanın yağmurların devam etmesi üzerine daha da tehlikeli bir hal aldığını söyledi. Bayındırlık ve Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü ekiplerinin 35 haneli Muratbey köyünde herhangi bir felaket yaşanmaması için gerekli tedbirleri aldığını belirten Kaymakam İsmail Aka, "Daha önce de Hayriye köyünde büyük bir heyelan meydana gelmişti. Ancak şimdiki daha etkili ve büyük. Şu an Bahariye köyü ile Konurlar köyüne ulaşım sağlanamıyor. Bu köylere ulaşımın sağlanması için Köy Hizmetleri ekipleri aralıksız olarak çalışıp tali bir yol açıyor. Heyelan bu köy yollarından Muratbey köyüne kadar geldi. Biz de bu bölgedeki 12 evi herhangi bir heyelan tehlikesine karşı tahliye ettik. Bu evlerin duvarlarında büyük çaplı çatlaklar oluşmuş. Köylüler ve biz yağmurun yağmaması için dua ediyoruz. Yoksa 35 haneli köyün hepsini boşaltmak zorunda kalacağız" diye konuştu.